Gıda güvenliği, iklim krizi ve gençlerin tarım sektöründen uzaklaşması, geleceğin en önemli sorunları arasında yer alıyor. Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve arz güvenliği, dünya genelinde çiftçilerin yaş ortalamasının yükselmesi ile daha da kritik hale geliyor. Bugün, çiftçilerin yaş ortalaması 55’in üzerinde ve Türkiye’de bu rakam 59’a ulaşmış durumda. Gençlerin tarım sektöründen uzaklaşmasının nedenleri ve çözüm yolları üzerinde durulması gerekiyor.
Gençler, tarımın artan maliyetleri, düşük kâr marjları ve pazar belirsizlikleri gibi çok katmanlı riskler içerdiğini gözlemliyor. Bu durum, kazanç belirsizliği ve finansal riskler nedeniyle gençlerin tarımdan kaçmasına yol açıyor. Ayrıca, tarımın ‘geri kalmış bir uğraş’ olarak algılanması, gençlerin bu sektöre olan ilgisini azaltıyor. Tarım modernleşmediği sürece, gençler için bir kariyer olarak değer bulmuyor.
Gençlerin sosyal statü olarak çiftçiliği yeterli görmemesi, tarımda ilkel yöntemlerin hâlâ kullanılıyor olması ve dijital tarım teknolojilerine erişimin kısıtlı olması, bu durumu daha da kötüleştiriyor. Kırsalda geleneksel aile yapısı içinde söz hakkı alamayan gençler, büyük şehirleri tercih ediyor. Toplumsal baskılar ve medya etkisi, gençlerin tarımdan uzaklaşmasına neden oluyor.
Tarım 5.0 çağı, gençlerin tarımla buluşturulması için önemli bir fırsat sunuyor. Tarımı dijitalleştirerek, yazılım, veri bilimi ve robotik gibi alanlardan gelen gençleri cezbetmek mümkün. Tarım girişimciliği ve tarım teknolojileri için kuluçka merkezleri kurulmalı. Teknoloji, tarımla buluşturulmalı ve gençlerin bu alana ilgisi artırılmalıdır.
Tarım meslek liseleri ve tarım inovasyon merkezleri, daha nitelikli ve pratik odaklı hale getirilmelidir. Tarımın önemi, küçük yaşlardan itibaren insanlara aşılanmalı. Genç çiftçilere yönelik hazine arazilerinin tahsisi ve ortak üretim kooperatifleri gibi sistemler geliştirilmelidir. İstekli gençlerin araziye ve finansmana erişimi kolaylaştırılmalıdır.
Başarılı genç çiftçiler ve tarım girişimcileri, medya ve sosyal medyada daha görünür olmalıdır. Dijital dünyayı kullanarak, güzel örnekler yaratıp tanınmaları sağlanmalıdır. Çiftçi gelirini artıracak politikalar ve doğrudan üretici destekleri, gençlerin sektöre güvenini artıracaktır. Tarım, kar getiren bir sektör haline dönüştürülmelidir.
Tarım, sadece üretim değil; yaşam biçimi, doğa dostu bir kariyer ve toplumsal liderlik alanı olarak sunulmalıdır. Tarımsal üretimin sosyal prestiji artırılmalı ve genç kadınların üretime katılımı için özel fonlar ve teşvikler verilmelidir. Tarımın geleceği kadınsız kurulamaz ve bu nedenle kadınların sektöre girmesi desteklenmelidir.
Tarım, yalnızca sorunlarla değil, çözümle ve başarıyla anlatılmalıdır. Şehir tarımı, dikey tarım ve topluluk bahçeleri gibi modellerle şehirli gençler de tarıma çekilmelidir. Avrupa Birliği, ‘Tarım-Gıda için 2040 Vizyonu’nu açıklarken, gençleri bu sektörün taşıyıcı ana kolonu olarak görmektedir. Tarımı çekici hale getirmenin yolu, onu girişimcilik ve çevresel farkındalık ile entegre bir yaşam biçimi olarak sunmaktan geçiyor.
Geleceği kurtarmak için tarımı gençleştirmek zorundayız. Gençlerin tarımdan kaçması, sadece üretim açığını değil; kültürel, sosyal ve ekonomik büyük bir boşluğu da beraberinde getiriyor. Bugünden harekete geçmezsek, 20 yıl sonra sadece tarımı değil, kendi geleceğimizi de kaybetmiş olacağız. Tarımsal üretim artık sadece bir geçim meselesi değil; gezegenin geleceğiyle doğrudan ilgili bir varoluş meselesidir.